Bana çok sık sorulmasa bile, zaman zaman dile getirilen, hatta herkesin aklına geldiğine emin olduğum bir soruya elimden geldiğince cevap vermek istiyorum. Bunca zaman sonra bu konu hakkında yazmamı sağlayan da, doğumuna az kalmış bir anne adayının, samimiyetle hislerini anlattığı şu sözleri oldu:
“Aslında benim korkum, endişem, üzüntüm bebeğimin bu şekilde olması ya da ona bakmak, tedavi süreci filan değil. Doğumdan sonra etrafımdaki insanların tepkileri, bakışları belki de sözleri.. :(( Siz bu süreçleri nasıl atlattınız? Çok zor gerçekten. :(“
Facebooktaki grubumuzda da elimden geldiğince yanıtlamaya çalıştım soruyu. Ancak hem mesajlar grupta alt sıralara düşüp gözden kaçabildiği, hem de üstünde düşününce daha detaylı anlatılması gereken bir konu olduğu için buraya da yazmak istedim.
İlk günler ben de bu kaygıları yaşadım. Yaz bebeği olduğu için sadece body ile dolaşıyordu oğlum ve alçılar görünüyordu. Sonra da orteze geçtik ve dışarı çıktığımızda dikkat çekiyordu. Elalemi geçtim, kendi arkadaş ve akrabalarımın bakışları bile kaygılarını ele verdikleri için beni etkiliyorlardı. Sonra bir gün çok kızdım kendime ve kendi kendimi sorguladım, hatta azarladım:
“Ülkü başkalarının ne dediğinin ne önemi olabilir? Sen çocuğundan nasıl utanırsın? Sevginle onu koruman gerekirken bu anlamsız kaygıların yüzünden kendini ve bebeğini nasıl bir cendereye hapsedersin?” sorularını sordum kendime. Tabii ki oğlumu çok seviyordum, ondan utanmam için bir sebep yoktu. Tamam pevli doğma şansızlığına uğramıştı ama bu onun suçu değildi. Benim de değildi. Kadere küsüp neden hayatı kendime ve bebeğime zehir ediyordum ki? Annelik korkuları getiriyor ama bunlara teslim olmamak, hayatı kendime ve aileme zehir etmemek benim elimdeydi. Ben olanları kabullenmeyi, kendime ve bebeğime güvenmeyi tercih ettim. Onur’ un o tatlı yüzüne, gülüşüne, şirin ayacıklarına bakmak işimi kolaylaştırdı.
Özetlemek gerekirse, kendi tecrübeme ve bana yazan bir çok ailenin yaşadıklarına bakınca sizlere şu önerilerde bulunabilirim sanırım:
Önce siz inanacaksınız kendinize ve bebeğinize. Güçlü ve sağlam durun, başınız dik olsun her zaman. Bebeğinizi sizin canınız ciğeriniz. Kimsenin bir laf etmesine izin vermeyin. İnsanları kırmanız da gerekmez. Ama gözlerinizdeki bakışı görenler, en azından yüzünüze karşı bir şey dememeye, şüphelerini size belli etmemeye gayret edeceklerdir. Zaten tedavi başlayıp da gelişmeyi gördükçe onların da içi rahatlar.
İlk günler müsait olmadığınız gerekçesiyle çok yakın olmayanları evinize kabul etmeyin. Herkese açıklama yapmak sizin de sinirinizi bozabilir. Yakınlarınıza da durumu ayakları düzelen bebeklerin fotoğraflarını, videolarını göstererek anlatabilir; onların da içlerini rahatlatabilirsiniz.
Ortez aşamasına geçince de rahat olun. Siz utanmak yerine durumu kabullenip, kendinizle ve bebeğinizle gurur duyarsanız, kimse size bir şey diyemez, dese de siz umursamaz, cahilliklerine verir geçersiniz.
Bir de insanların bu durumlara alışık olmadıklarını, merakla ve üzüntüyle bakacaklarını da bilmek lazım. Başınıza gelmeden siz de bilmiyordunuz sonuçta. Bu bakışların geleceğini ve normal olduğunu kendinize telkin edin. Özellikle çocuklar çok ilgili oluyorlar. Onlara sevecenlikle yaklaşın. Sizin bebeğiniz de büyünce onlar gibi meraklı olacak, unutmayın. Sorulan soruları kibarca, “ayağında bir sorunla doğdu ama tedavisi yapılıyor ve iyi gidiyor, düzelecek inşallah” diye cevaplayabilirsiniz. İşe yarıyor. Çok abartan biri olursa yanından uzaklaşırsınız olur biter.
Bir yanıt yazın