Pes Ekinovaruslu Bebek Annesi Olmanın Hissettirdikleri…

İnsan bebeğinin Pes ekinovaruslu olduğunu öğrenince dünyası allak bullak oluyor, karmakarışık duygularla boğuşuyor. İlk önce şok, büyük bir şaşkınlık, sonra ‘neden benim bebeğim?’ sorusu ve büyük bir suçluluk duygusu. Araştırmalar ne derse desin, annesi olarak “ben ne yaptım da böyle oldu”, “genlerimiz yüzünden mi yoksa” soruları uzun süre kafamı kurcaladı.

Amniyosentez sonuçlarını beklerken de, çevremdeki bazı insanların aksine, bebeğimde büyük sorunlar çıkmasından korktum, spina bifida gibi. Bazı yakınlarım “çıkarsa, aldırırsın, uğraşmazsın” diye düşünüyorlar ve bunun beni ne kadar kırdığını farketmiyorlardı. Beklerken eşime “daha büyük sorun çıkmasından korkuyorum, ben bebeğimi aldırmak istemiyorum” demiştim. O da “ya sorun çıkmaz ama ya düzelmezse ayağı” diye cevaplamıştı.

Sonuçta testler iyi çıktı ve tek sorunumuzun Bilateral (her iki ayakta) PEV olduğunu görerek müthiş rahatladık. Bu arada araştırmalarımıza devam edip Ponseti Yöntemini öğrendik. 60 yıldır uygulanan, erken başlanır ve düzenli takip edilirse %95 oranında başarıyla sonuçlanan bir tedavinin olması, Türkiye’ de de başarıyla uygulanması bizi çok sevindirdi.

Yine de oğlumuzun PEVli olacağını başlarda kimselere söyleyemedik. Tabii ki ailem ve yakın iş arkadaşlarım, amniyosentez sonrasında yaşadığım birkaç ağlama krizi sonrasında durumu öğrenmişlerdi. Eşimin ve benim yakın akrabalarımıza söylememiz de pek kolay olmamıştı. Bir iki ay sonra, iş dışından bir kaç yakın arkadaşıma daha söyledim. Atlattığımı sanıyordum ama her seferinde, anlatırken gözlerim doldu hep.

Hamileyken en zoru, “insanların cinsiyeti ne” sorusundan sonra “aman eli ayağı düzgün olsun da gerisi önemli değil” demeleri oldu. Bu dileği her duyduğumda içim acıdı, önemini daha çok anladım. “Ayağı düzgün değil ama o benim yavrum, onu çok seviyorum, bunun da önemi yok, atlatacağız” demek istedim; diyemedim. Onaylayıp geçiştirdim.

Bir de annemin, anneannemin her ultrasona girdiğimde, ayaklarının nasıl olduğunu sormaları beni sarsardı. Her seferinde düzelmesini bekliyorlar, hatta “doğumda düzelmiş olacağını, bunun için dua ettiklerini” söylüyorlardı. İyi niyetliydiler biliyorum, ama onlar kabullenmedikçe, benim de içimde bir umudun hep canlı kalmasına neden oluyorlardı. Her kontrolde ve en sonunda doğumda ufak da olsa hayal kırıklığı yaşamama neden oldu bu.

Bunlara rağmen, ilk şoku atlattıktan sonra oğlumu çok sevmeye devam ettim. Hatta sevgim arttı gibi geldi. Kimbilir, belki biraz koruma duygusunun etkisiydi,  bana daha fazla ihtiyacı olacağını bilmem böyle hissettirdi. İkinci bebeğim olduğu için, elimden geldiğince hamileliğimin daha çok tadını çıkartmaya çalıştım.

Doğuma girerken yine çok heyecanlandım. Kucağıma verdiklerinde yine çok sevdim, PEVli olduğunun teyit edilmesinin yarattığı küçücük hayalkırıklığına rağmen. Onur’ u kucaklayıp, koklayınca ne kadar şanslı olduğumu anladım. O mükemmel bir bebekti, benimdi, canımdı, iyi ki onu doğurmuştum. Hala da aynı fikirdeyim, hatta daha bile fazla.

 

Not : 15 yıl sonra da fikrim değişmedi. İyi ki doğmuş ve benim oğlum olmuş yakışıklım. 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site reCAPTCHA korumasındadır. Google Gizlilik Politikası ve Hizmet Şartları geçerlidir.